Din-Felsefe ilişkisi içerisinde; insanlığın, Tanrı’nın yarattığı kullar olduğu gerçeğinin başucunda bir başka düşünüş yatar. İnsan denilen varlığın aklını kullanması, fikir sahibi olması ve bugünü ve yarını planlayıp, kolaylaştıracak her alanda üreten konumuna geçmesi; insanın sadece yaratılan değil, aynı zamanda Tanrı’dan bir parça taşıdığı veya o parçanın ta kendisi olduğu düşünüşü, yeni ufuklara kapı aralamaktadır. Bu nedendendir ki; İsviçre’nin CERN laboratuvarında yapılan deneylerle birlikte varlığı kanıtlanan Higgs bozonu; kütlesi bulunmayan atomlara kütle kazandıran yapıdır. Yani var olmayanı yaratır. Hal böyle olunca, adına ilgi uyandırmak amacıyla bile olsa ‘Tanrı Parçacığı’ adı verilmiş olması bizi şaşırtmamaktadır. Peki, biz neyi yaratacağız?
Turgut Uyar’ın meşhur “Göğe Bakma Durağı” şiirini az çok genel kültürü olan herkes bilir. Usta şaire ve şiirinin başlığına karşı çıkmak elbette ki bana düşmez. Ancak bana sorarsanız; göğe bakmanın durağı olmaz. Nereden bu sonuca kapıldığımı sorarsanız; cevabı yine insanlık tarihinde ararım. İnsanlığın en büyük hayalleri daima gökyüzünde ve ötesindeki istasyonlarda kurulmaktadır. Önce seyrettik, sonra gözlemledik sonra uçmak istedik sonra uçtuk; gökyüzünden de uzaklara gitmek istedik ve gittik. Şimdi ise başka gezegenlerde yaşamanın, yeni evler bulmanın hayali peşindeyiz. Adına Dünya dediğimiz evin bakımını ne kadar üstlendiğimiz başka bir tartışmanın konusuyken bütün bu gelişmeler, saçlarımızı dalgalandıran, montumuzun düğmelerini iliklememize sebep olan veya pencerelerimizi sıkı sıkıya örten bir rüzgarla uçurtmaya dönüşmüştür. Öyle ya kâğıttan yaptığımız uçakların bile bilekten itmeli gücüne ve biraz da rüzgâra ihtiyacı vardır. Hız kesmeden tam da bu noktada kanatlarımızı açarak Hayao Miyazaki’nin ‘Rüzgâr Yükseliyor’ adlı animasyon filmine doğru pervane çevirelim.
Küçük Jiro, çocukluğundan itibaren uçmaya ve uçaklara tutkuyla bağlanmış bir hayalperesttir. Öylesine bağlı yaşar ki hayallerini; her gün rüyalarında uçak uçurduğunu, dünyanın en gösterişli uçaklarının tasarımcılarıyla sohbet ettiğini görmeye başlar. Onun hayalperestliği, içinde yarattığı rüzgârı bir fırtınaya dönüştürmesiyle gerçek olur. Belki pilot olamamıştır Jiro; ancak evrim geçiren hayalleri onu başarılı ve yaratıcı bir uçak mühendisi haline getirmiştir. Entübe olmadan nefes almaya çalıştığımız şu günlerde, içimizdeki ve dışarıdaki rüzgâr yükseliyor. Pandemi rüzgârı, insanlığın karşısında, onu geriye doğru iten bir güç gibi görünse de bu rüzgâra da bir gün set çekeceğiz. Dışarıdaki rüzgâr dinmeye başladığında, içimizde büyüttüğümüz rüzgârlarla yükselmek için ufkumuzu açacak atılımlar yapmaya devam etmeliyiz. Unutmayalım ki istikbalimizi göklerde gören bir çift mavi gözün inşa ettiği nesiller olarak, hiçbir zorluk karşısında kaybedecek tek bir dakikamız bile yok. İnsan kendi rüzgarının sırtında; var olan mesleki bilgisiyle, edineceği eğitimlerle, ruhunu dinlendirecek hobileriyle, bugüne kadar kazanmış olduğu tecrübeyle, alnından akan terle, bedeninden çalıp verdiği emeğiyle, yarına dörtnala koşmak için ilk kırbacı umutsuzluğuna vurduğunda; gökyüzü kollarını açarak bizi kucaklamak için bekliyor olacak.
コメント