top of page
Ara
Yazarın fotoğrafıIlkcan Alkurt

Tarım Devrimi’nin Modern Hastalıkları - Çiğdemin Sesi Dergisi - Haziran 2021 - Sayfa: 22


İsrailli tarihçi ve yazar Yuval Noah Harari’nin yazdığı “Hayvanlardan Tanrılara – Sapiens” adlı eseri, uzun bir zamandır kitabevlerinin en çok satanlar listesinde, insanlık tarihine meraklı okuyucuların da “başucu kitabı” olarak evlerinde yerine aldı. Yalın ve akıcı anlatımı, tarihi olay ve olgulara bakış açınızı ters düz eden perspektifiyle, her bir sayfada okuduklarınız, aklınızda en sevdiğiniz yemeği, ilk kez gittiğiniz bir restoranda, farklı bir hünerli elin lezzetiyle tatma hissini uyandırıyor. Kitabı tanıtan ve okunmaya teşvik eden bu giriş bölümünü bir kenara bırakarak, yazının devamının bir kitap tanıtımından çok, kitapta yer alan bir alt başlığın ve içeriğinin sorgulanmasına adım adım geçebiliriz.


“Tarihin En Büyük Aldatmacası” adını taşıyan bu başlık ve içeriğinde, yerleşik hayata geçişle beraber, avcı-toplayıcı insan (Sapiens) topluluklarının, daha güvenli, daha düzenli, daha monoton bir yaşama geçerken, aynı zamanda bedensel sağlıklarını günden güne nasıl bozduklarına ve bu kronik rahatsızlıklarını bize nasıl miras bıraktığına dikkat çekiliyor. Bu nedenle karşılaştırmalı bir bakış açısıyla, sorgulayıcı bir tutumla avcı-toplayıcı insanlar ile Tarım Devrimiyle yerleşik yaşama geçiş yapan insanların beden sağlıklarını incelemek gerekir.


Avcı-toplayıcı insanların en büyük güvenlik sorunu, elbette ki avlamak istedikleri hayvanlar tarafından saldırıya uğrayarak yaralanmaları veya hayatlarını kaybetmeleriydi. Bazen topladıklarını bitkilerin veya otların, insan sağlığına zararlı olduğunu bilmeden tüketerek de hastalanabiliyor veya ölebiliyorlardı. Ancak sapiens, bu durumda çok az sayıda insan kaybediyor, gün geçtikçe bitkileri daha iyi tanıyor ve daha az zarar görüyordu. Tarım Devrimi insanları bu noktada size daha güvende bir hayat yaşıyor gibi gelebilir. Ancak, avcı-toplayıcı insanlar, başka bir avcı-toplayıcı grupla karşılaştığında, yanında bulunan birkaç parça eşya ile kaçabiliyor, saklanabiliyor, izini kaybettirebiliyorken, Tarım Devrimi ile toprağa bağımlı hale gelen insanlar, başka bir grubun saldırısına uğradığında, yaşam alanını korumak zorunda kalıyor, bu savaşta yaralanabiliyor ve ölebiliyordu. Avcı-toplayıcılar daha uzun saatler uyuyorken, tarım insanları günün ilk ışıklarıyla beraber topraklarıyla ilgilenmek zorunda kalıyordu, üstelik akşamın geç saatlerine kadar. Avcı-toplayıcılar sürekli göçebe durumunda olduklarından farklı bitki ve hayvan besinleri tüketebiliyorken, tarım insanları sürekli olarak aynı tip besin kaynaklarını tüketiyordu. Hasat yapılamadığında veya yeterli olmadığında ise açlık ortaya çıkıyor, hastalıklar ortaya çıkıyor, sapiens daha kötü besleniyor, zayıflıyor, bağışıklığını kaybediyordu. Günümüz pandemisinde, virüsün bulaşma hızını azaltmak ve virüsten korunmak için evde kalmamız gerekiyor. Tarım toplumunda da benzer bir durumda, bir bölgede salgın bir hastalık başladığında, herkes aynı alanda yaşadığı ve toprağını terk edemediği için hastalık herkese bulaşıyordu. Oysa avcı-toplayıcılar, bulundukları bölgede yaşanan bir salgında, insan eli değmemiş başka topraklara göç ederek kurtulabiliyordu.


İyi de tarım insanları hep mi ölümle anılır haldeydi? Hayır, ölümün çok olduğu kadar, yerleşik düzenin bir getirisi olarak, evlilik olarak tanımlayabileceğimiz müesseseler de mevcuttu. Bu nedenle de yerleşik düzene geçilen bölgelerde nüfus hızla artıyor ancak bu durum daha çok tarım arazisi, daha çok gıda, daha çok hastalığı da beraberinde getiriyordu. Peki, bunları neden konuştuk?


Günümüzde, her güne başka bir özel anlam yükleme olarak nitelendirdiğim çılgınlığın bir örneğini bu yazının konusu yapmaya karar verdim: “6 Haziran Bahçede Egzersiz Günü”. Tarım Devrimi’nden ne çabuk 2021’e geldik diye soruyorsanız eğer, biz, yerleşik düzene doğan ve yerleşik düzene katılan bireyler olarak tarım insanlarının mirasını taşıyoruz. Yani, hayatta kalmak için çalışıyor, bu çalışmanın karşılığını baş, boyun, omurga, bel, eklem ve kemik ağrıları olarak alıyoruz. Hazır böyle bir özel gün belirlenmişken, şu güzel yaz günlerinde, maskenizi burun altına indirmeden, gönülden değil bedenen mesafenizi koruyarak egzersiz yapmanızı genç veya yaş almış birey ayırt etmeksizin öneriyorum. Sağlıklı günler dilerim.

17 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page