top of page
Ara
İlkcan Alkurt

Benjamin Barber – Güçlü DemokrasiCılız Demokrasi: Hayvan Bakıcılığı Olarak Siyaset (Kitap Sunumu)

Güncelleme tarihi: 13 Şub 2020


Cılız Demokrasi: Hayvan Bakıcılığı Olarak Siyaset

Modern Batı’nın tarihindeki en güçlü siyasal sistemlerden biri olan “Liberal Demokrasi” özellikle Amerika Birleşik Devleti olmak üzere uzun süreli ve başarılı bir şekilde birçok yönetimi biçimlendirmiş ve yol gösterici olmuştur. Bu model o kadar güçlü görünmüştür ki zaman zaman Batı dünyası bütün geleceğini ona göre şekillendirmiş, yol haritasını ona emanet etmiştir. Ancak Liberal Demokrasi; karşısında yer alan Faşizm, Stalinizm veya askeri diktatörlüklere karşı direnememiştir. Ayrıca Amerikan sistemi yaşlandıkça ve sistemin kendi içerisindeki çelişkiler ortaya çıktıkça bu sorunların üstesinden gelemez hale gelmiştir.

Bu sorunların temel kaynağı; Liberal Demokrasi’nin siyaset teorisinin kendisidir. Çünkü özünde demokratik olmayan öncüller taşır. Bireyi ön plana alırken, bireyin ve çıkarlarının dayandığı demokratik pratikleri zayıflatır. İçerdiği demokratik değerler geçici, seçmeye ve şarta bağlıdır. Bu nedenle “Yurttaşlık, Katılım ve Kamusal İyiler” teorisini yükseltemez, “Cılız” kalır. Egzotik, karmaşık ve paradoksal bir siyaset biçimidir. Her biri farklı davranışlar, istekler ve siyasi değerler kümesi içerir.

*Anarşizm – Çatışmayı yadsıyıcı

*Realizm – Çatışmayı bastırıcı

*Minimalizm – Çatışmayı hoşgörücü

Üç farklı yaklaşım türü olsa da “Çatışmanın önceliği” temel görüştür.

A) Liberal Demokrasideki Anarşist Eğilim

Liberal Demokrasi kavramının anti-siyaseti olarak tanımlayabiliriz. Çatışma; siyaseti doğuran koşuldan çok siyasal etkileşimin yarattığı bir sorundur. Anarşist eğilime göre insan; kendisine baskıcı sivil cemaatlerin dışında tatmin edebilen, farklı ihtiyaç ve istekleri olan özerk varlıklardır. Siyasetin amacı ise bireyin özerkliğince kuşatılır.

Örneğin “Özgürlük” kavramı; bireyin üzerinde dış (yani dolayı olarak siyasal) sınırlamaların olmadığı, bağımsız ve tek başına olduğu doğal durumudur. O zaman şunu söyleyebiliriz, anarşist eğilimde bireyin temel amacı; kendini ve kendini tanımladığı özgürlüğünü korumaktır.

Liberal bakış açısı “Katılım” fikrini küçümseyen, katılımı amaç değil araç olarak gören bir yapıya sahiptir. Amaç; iktidarı paylaşmak veya iktidarın bir parçası olabilmek değil, iktidarı denetleyebilmek ve sınırlandırabilmektir.

Liberallerin çok fazla sempati duymadığı bir diğer kavram ise “Yurttaşlık” kavramıdır. Çünkü birey yalnızca insanlığını korumak amacıyla, yapay bir rol olarak yurttaşlık kavramını benimser. Aristoteles’in aksine biz insan olarak siyasalız ancak siyasal olduğumuz için insan değiliz.

Bu üç önemli kavram incelendiğinde liberal demokrasinin cılız bir demokrasi modeli olduğuna şaşırmamak gerekir. Ancak anarşist eğilimi farklı yönleriyle inceleyebileceğimiz bir karşılaştırma yapabiliriz. Avrupa’da anarşizm dediğimiz zaman genellikle siyasal sistemin dışında kalan, dışlanmış kişilerden bahsederken, Amerika örneğinde ise devlet adamlarının kendisine ve yurttaşlara yol göstermiştir. Kitlesel pratik siyasette yer almıştır. Özgürlük, bağımsızlık, bireyin kendi kendine yeterliliği, mahremiyet ve serbest piyasa gibi yarı-anarşist ideallerden doğan siyasal felsefenin en özlü ifadesi “en iyi yönetim en az yönetendir” sloganında kendini bulur, bu da “Sönümlenen” devlettir. Mahremiyet, özgürlük ve bireyin mutlak hakları nerede savunuluyor ise anarşizm oradadır. Liberal Demokrasi’nin siyasal teorisinin kırılgan yani cılız olmasının temel sebebi anarşist eğilimdir, realizm ve minimalizm bu yönelimleri düzeltmeye çalışır.

B) Liberal Demokraside Realist Eğilim

Liberal bir bireye göre yönetimi tek başına haklılaştıran şey, iktidarın özel çıkarlara hizmet edecek biçimde kullanımıdır. Ancak Amerikan örneği bağlamında realizm, iktidara saygı duyulmasını; fakat aynı zamanda hukukla (yasalcılık) ve irade olarak anlaşılan egemenlikle de (pozitivizm) öncelikle olarak meşgul olunmasını gerektirmiştir. Realist perspektifte siyaset hangi amaç uğruna uygulanırsa uygulansın “İktidar Sanatı” haline gelir. Ve gerçekleşen bu iktidarın ardından korku, manipülasyon, zorlama, caydırma, teşvik, yaptırım ve insan ilişkilerinin daha baskıcı tarafının diğer ürünleri gelir. Hobbes’un doğa durumunda kendi doğal çıkarları peşinden koşan özgür ve eşit bireylerin dünyası kendi kendini bozguna uğratan bir dünyadır. Ve böylece ironik olarak aklın ve iyi niyetin, yardımseverliğin ve özgeciliğin başaramadığını, korku ve korkuların sömürdüğü tutkular kolaylıkla başarır. Örneğin Machiavelli “korkulmak sevilmekten iyidir…çünkü sevgi, insanlar bencil olduğundan, amacına ne zaman hizmet ederse kırılan bir yükümlülük zincirine bağlıdır; fakat korku asla başarısızlığa uğramayan bir ceza ürküntüsüyle korunur.” Şeklinde akıl yürüttüğünde çok iyi bir ön liberal mantık geliştirmişti. Realistlerin Machiavelli ile keşfettikleri şey, korkunun özçıkarın gizli toplumsal hizmetçisi olduğudur. Özgürlükten itaate mantıksal geçiş sürecinde doğal ihtiyacın basit hareket dürtüsünün yerine, zorunluluğun dünyasını onun yasalarını anlayarak ve dolayısıyla işleterek denetlemeye çalışan daha karmaşık ve yapay bir hesaplamaya geçer. Bugünkü Batılı liberal demokrasi yoğun bir biçimde realist siyasete dayanır. Yasama meclisleri ve mahkemeler benzer bir biçimde hazcı özçıkarı güdüp yöneterek ancak değiştirmeden ya da dönüştürmeden davranışı denetleme amacına yönelik cezai yaptırımlar ve hukuki teşvikler çıkarırlar. Realist olarak liberal demokrat elbette ki iktidarı yüceltmek istemez; daha ziyade iktidarı yerleştirici ve meşrulaştırıcı bir rol oynayarak bireysel amaçların ve hakların hizmetinde kullanmayı düşünür.

C) Liberal Demokraside Minimalist Eğilim

Minimalizmin sorunu, realist egemen iktidarına ve anarşiye başvurmaksızın insanın sonsuz hakimiyet arzusuyla nasıl başa çıkılacağıdır. İlk liberallerin sevilen ifadesiyle; “Muhafızları kim muhafaza edecek?” Minimalizm her etkileşimin ılımlılıkla çevrelendiği, kişisel özgürlükten vazgeçmelerin koşullarla belirlendiği, otorite tahsisinin hakları güvence altına alınmasıyla sağlama bağlandığı ve her mahremiyet terkinin sınırlamalarla korunduğu bir hoşgörü siyaseti geliştirir. Siyasetin amacı bireyleri çatışma ve ihtilafla bir arada yaşatacak tarzda kurumlar, gelenekler ve davranışlar ortaya çıkarmaktır. Ancak burada bir çıkmazı açıklamak gerekir; birey (anarşi) ve devlet (iktidar) birbirine güvenmemektedir. Liberal demokrasi çoğunlukçuluk karşısındaki kuşkuculuğunu, halka ve halkın tahrik edici yasama hakimiyetine karşı olan düşmanlığını minimalizmden türetir.

D) Hayvan Bakıcılığı Olarak Siyaset

İncelediğimiz üç eğilim içinde siyaset “Homo economicus” dediğimiz maddi mutluluk ve fiziksel güvence arayan insanın hizmetinde olan sağgörü anlamına gelir. Liberal demokratik imge bir hayvanat bahçesinde biçimlenir:

* Egemen Arslanlar

* Soylu Arslanlar ve Tilkiler

* Meleyen Koyunlar ve Zavallı Sürüngenler

* Vahşi Domuzlar ve Hâkim Balinalar

* Kurnaz Sansarlar ve Becerikli Çakallar

* Huysuz Kurtlar (Kuzu postuna bürünen)

* Bir büyük hayvan olan ise insanlığın kendisidir.

Sivil Toplum; “Ormana” karşı bir alternatiftir. İnsan denilen hayvan, insan ilişkilerini, insanları birleştirerek bir arada tutmaktan çok ayrı tutarak yapılandırmaya çalışır. “Cılız Demokrasi” dediğimiz şey ne katılımın zevklerini ne de yurttaşlar birliğinin yoldaşlığını ne sürekli siyasal faaliyetin özerkliğini ve özyönetimini ne de paylaşılan kamusal yararların genişleyen ortaklaşalığını doğurur.

Önkavramsal Çerçeve: Newtoncu Siyaset

Siyasal yaşamın teorileri bir boşluktan doğmaz, “verili” olan önteorik malzemelerden inşa edilirler. Olgu ve fikir terimlerine yeni tanımlar getirir ve “süredurumsal” adı verilen emsalsiz bir başlangıç sayar. Bu çerçeveler belirli bir dünya görüşünün bütün önteorik verilerini cisimleştirmeyi düşünür. Bunun en açık örneği, Newtoncu fiziğin bir zamanlar dayandığının düşünüldüğü “eter”dir. Newton’un saat gibi çalışan evreninde konum ve hız göreli olarak açıklanmıştı; onlara gerekli olan kesinliği kazandırabilmek için, deist mantığın onları belli bir sabite karşı kurgulaması gerekiyordu. Teorik olarak gerekli olan bir eter oluşturuldu. Süredurumsal çerçeveler, genetik akıl yürütme ve çıkarımsal teori modelleri arasındaki bağlantılar liberal demokratik teorinin gelişimi için son derece önemlidir.

A) Liberal Demokrasinin Süredurumsal Çerçevesi

Liberal Demokrasinin süredurumsal çerçevesi, çoğu teori öncesinde örtük durumda olan bir kısmı da teorinin fiili geliştirilmesinde ortaya çıkan birbiriyle bağlantılı özelliklere sahiptir.

*Aksiyom Maddeciliği: İnsanların tüm oluşlarında ve yaptıklarında maddi varlıklar olduklarını ileri sürer.

*Atomizm: Fiziksel varlıklar olan insanların ayrı, parçalanamaz, kendi kendine yeten tekil parçacıklar (atomlar) olduğunu öne sürer.

*Bölünmezlik: Fiziksel varlıklar olan insanların ayrılmaz güdülenimlerle (ihtiyaç, dürtü, istek, arzu, itki, içgüdü) uyum içinde hareket eden bütünler olduğunu öne sürer.

*Kıyaslanabilirlik: Fiziksel varlıklar olan insanların kıyaslanabileceğini söyler.

*Karşılıklı Dışlayıcılık: Fiziksel varlıklar olan insanların ayrılmaz biçimde aynı anda aynı mekânı birer beden olarak değil; fakat bununla bağlantılı olarak siyasal, toplumsal, psikolojik anlamda da işgal edemeyeceğini öne sürer.

*Duyumculuk: Fiziksel varlıklar olan insanların yalnızca fiziksel nedenlerin etkisiyle hissettiğini, düşündüğünü ya da hayal ettiğini öne sürer.

B) Liberal Süredurumsal Çerçevede Eğilimsel Çeşitlemeler

Liberal anarşistler açısından liberal siyasetin işgal ettiği fiziksel uzay, az sayıda insan parçacıklarının sınırları çizilmiş, kesişmeyen alanlarda ihtiyatla hareket ettiği sonsuz bir uzaydır. Liberal realist ve liberal minimalist siyasal uzay imgeleri, tanımlayıcı fiziksellik özelliğini liberal anarşizm ile paylaşır. Ancak liberal anarşizmden ayrı olarak liberal realist uzay, farklı bir biçimde sonludur. Yüksek hızlarla hareket eden sayısız parçacığın kesiştiği ve çarpıştığı yoğun nüfuslu, kısıtlı bir bölgeyi varsayar. Bu katı dünya, “Bir” in alanı olmaktan çıkarak “Birçok” “Bir” in alanı haline gelir.

C) Newtoncu Süredurumsal Çerçevenin Yetersizlikleri

1- Daha ikna edici bir biçimde psikoloji, toplumbilim ve tarihte kökleşmiş olan ve Newtonculuktan kesinlikle daha az kesin olmayan başka olası çerçeveler vardır.

2- Süredurumsal çerçevelerden tamamen kaçınan, onun yerine zincirleme akıl yürütmeye ya da zincirleme akıl yürütmenin kaçılmaz olarak geri döndüğü süredurumsal duruma bağlı olmayan özerk bir siyasal demokrasi teorisi geliştirmeye çalışan bir siyasal teori modeli vardır. (Güçlü Demokrasi)

Epistemolojik Çerçeve: Kartezyen Siyaset

Epistemolojik varsayımlar teorilerin güçlü ve zayıf yönlerini ortaya koyar. Hâkim varsayım olan Kartezyen; siyasal yaşamın kavramlarının, değerlerinin, standartlarının ve hedeflerinin basit bir çıkarımla türetilebileceği bilinebilir bir bağımsız zemin vardır. Amansız “Kesinlik Anlayışı” liberal siyaset felsefesinin başlangıcından beri kendine has bir özelliği olmuştur. Bu arayış, siyasal olanı, değiştirilemez siyaset öncesi bir alana yerleştirerek siyasetin hem teorisine hem de pratiğine kötülük etmiştir. Kesinlik arayışı, teorisyenin dikkatini siyasal yaşamı anlaşılır kılma ve siyasal pratiği adil kılma gereksiniminden uzaklaştırıp bunun yerine, anlaşılırlığı mutlaklaştırma ve adaleti düzeltilemez kılma gereksinimine yöneltiyor görünmektedir. Kesinlik arayışı ilk bakışta metafizik açıdan tarafsız görünmektedir hem idealist hem de maddeci bağımsız zemin tasarımlarına açıktır ve bunlarla ilintilendirilmiştir.

A) Liberal Teorinin Kartezyen Özelikleri

Erken dönem liberalizmin cesur epistemolojik varsayımlarıyla ilintilendirilen soruşturma yöntemi, geniş bir mecazi anlamda Kartezyen olarak nitelendirilebilir, fakat bazı oldukça özgül tarzlar açısından da Kartezyendir: İndigemeci, genetik, ikici, spekülatif ve tekbenci eğilimlidir. Hobbes’a göre indirgemecilik, arzu edilebilir bir soruşturma yöntemidir. Eğer liberal demokrasinin Kartezyen epistemolojisi kesinliğe olan tutkusu bakımından indirgemeciyse, çıkarımcılığa olan sevgisi genetiktir. Fiili siyaseti kendisinin indirgemeci akıl yürütme zincirindeki başlangıç noktasından ayıran uçurum, liberal demokratik epistemolojiye felsefi ikicilik doğrultusunda bir eğilim de kazandırır. Tekbencilik geleneği, Kartezyen liberal insanı ilk olarak, ikinci olarak ve sonuncu olarak yine kendini düşünmeye teşvik eder.

B) Kartezyen Epistemoloji ve Liberal Demokrasinin Eğilimleri

Liberal demokrasideki anarşist eğilim ile kesinlik arayışının rasyonalist ya da bilişselci çeşitlemeleri arasında ve kesinliğin ironik bir şekilde hem vazgeçilemez hem de imkânsız sayıldığı minimalist eğilim ile kesinlik arayışı konusundaki şüpheci çeşitlemeler arasında pek tayin edici olmasa bile anlamlı bir benzerlik vardır. Her durumda bağımsız bir temel arayışıyla koşullandığı farz edilir. Radikal bireycilik; doğal haklar ve özel mülkiyet siyaseti doğurur. İktidar ise hukuk ve denetim siyaseti doğurur. Hoşgörü ise çoğulculuk ve müdahaleci olmama siyaseti doğurur ki bu üç durum siyasetten bağımsız olarak tesis edilmiş hakikat, gerçeklik ve varlık hakkındaki nosyonlardan türemiştir. Ancak biçimi ne olursa olsun özerk akıl, liberal demokrasinin geleneksel otoriteye karşı ayaklanmasında en büyük silahı olmuştur.

Psikolojik Çerçeve: Siyaset Dışı İnsan

Siyaset yaşamı belli anlayışların belli insan doğası görüşleriyle ilintili olduğu bir gerçektir ama klişedir. Liberal demokratik siyaset en son siyasal sonucuna dek götürülmüş belli bir radikal bireycilik biçiminin mantığıdır. İnsan doğası ve siyaset arasındaki bağlar ne rastlantısaldır ne de karşılıklıdır, fakat teorinin kendisine içkindir.

A) Yalnız İnsan – Bireycilik Psikolojisi

İnsan tek başınadır, yabancıların olduğu bir dünyada doğar, hayatlarımızı yabancılar içerisinde her an tetikte olarak yaşarız ve yalnızlık içerisinde ölürüz. Ancak bireyin bu yabancılaşması, selamlanacak bir ayrılıktır.

B) Liberal Psikolojide Anarşist Çeşitlemeler

Anarşist eğilim insanı yüceltir. Kendi kendine yeterli olan insan, tanrının sevgili kuludur. Tamamen tanrı olmasa da insan tanrının parlaklığını amaçlayan, gücüne imrenen, ateşini alıp sırlarını çalan ve yalnızca ona ait olduğu bilinen bilgece bir yalnızlık içerisinde olmayı arzulayan bir Prometheus tasviridir.

C) Liberal Psikolojide Realist Çeşitlemeler

Realist eğilim, anarşizmin liberal gelenek içinde arkada bıraktığı hayal kırıklıklarının birçoğunu miras alıp birleştirir. Bir tanrı olabilecekken olamayan insan bir hayvan olarak ölmelidir. Realist bu hayvanı miras olarak alır. Eğer realist, insanlara azalmış beklentilerle bakıyorsa, suçlanacak olan insanların doğası kadar içinde bulundukları koşullardır da.

D) Minimalist Çeşitlemeler

Anarşizmin ve realizmin keskin farklılıklarını yumuşatan aracı bir eğilimdir. Ne yalnızlık konusunda anarşizm kadar iyimser ve hararetli ne de özgürlük hakkında realizm kadar kötümser ve ihtiyatlı olan minimalist eğilim sağgörülü akla özel bir inanç besler. İnsanın hayvani doğası insanı ihtiyaca bağlamışsa, minimalist bize bu sözleşmenin o insanın zevki erteleme kapasitesi tarafından zayıflatıldığını hatırlatır.

E) Tanrılar ve Hayvanlar, Peki Ya Yurttaşlar?

Ayrı olma yanılsaması, anarşist ve realistin kullandığı hayvan, insan ve tanrı insan şeklindeki farklı nosyonları birleştiren ortak ipliktir. Tanrı da hayvan da varlığın kendi kendine yeten tezahürleridir. Ne salt düşünce ne de salt fiziksellik topluluğa ya da ortaklaşalığa bağlıdır. Çünkü salt ruh mutlaklıkta seyreder; salt beden çevresini kendine, kendi için mal ederek hayatta kalır. İnsanın doğası gereği sahip olması gerektiğine liberalin kendisini inandırdığı özgürlüğün, insan türüyle ve insanın ortaklaşa yaptığı tarihle bir arada bulunduğu ortaya çıkar. Eğer yalnız insan özgürlük gerçeğinden yoksun ise değişme yeteneğinden de yoksundur. Yasa, gelenek, hak, özerklik ve özgürlük gibi insan dilinin, düşüncesinin, felsefesinin, biliminin ve sanatının da yaratıcısı “İnsan” değildir “İnsanlardır”. Bireysel bilinçten çıkarak toplumsal bilinçten ve emeğin toplumsal üretimlerinden doğar.

Yirminci Yüzyılda Cılız Demokrasi: Hastalık Potansiyeli

Yaşadığımız ürkütücü çağın, tiksindirici hastalıklarının birçoğu demokratik aşırılıktan kaynaklanır. Yani kitlelerin ayaklanmasından veya çoğunluğun tiranlığından ya da vasatlığın hakimiyetinden ve eşitlikçiliğin düzleyici etkilerinden ya da planlı toplumun köleliğinden… Hangi durum olursa olsun suçlama şudur: Liberalizm tezgahından geçmeyen demokrasi bozuktur. Demokrasiye duyulan güvensizlikte aslında siyasal düşüncenin kendisi kadar eskidir. Platon, Aristoteles sonrasında Cicero ve Machiavelli halkın yani “Demos” kavramının yönetime katılmasını en iyi halde karma nitelikte bir yapının öğesi olarak görmüş, en kötü halde ise ne pahasına olursa olsun kontrol edilmesi ve bastırılması gereken bir bölünme, yani anarşi kaynağı olarak görmüştür. Bu önyargı, fiili demokratik rejimlerin yükselmesiyle birlikte, güçler ayrılığı, denetim ve denge ve sınırlanmış hükümet doktrinlerine girerek, modern siyasal çağda da etkisini göstermiştir.

A) Anarşist Eğilim ve Özgürlük Hastalıkları

Rousseau’nun yazmış olduğu gibi “özgürlük yenmesi kolay, fakat sindirimi güç bir yiyecek” olduğu için, onu elde eden az sayıda insan büyük olasılıkla onu yeniden kaybedecektir. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra “otoriter kişiliği” açıklamaya girişmiş kapsamlı psikolojik ve toplumbilimsel yazın bir kitle toplumdaki özgürlük ve seferberliğin karan yüzüyle verilen savaşla, bu savaşın ortadan kaldırmak için uğraştığı hastalıkların ilişkisini canlı bir biçimde betimlemiştir. Sorun açıkça şuradadır; Liberal özgürlük nosyonu bir dizi felsefi soruyu yanıtlamak için tasarlanmış, fakat pratik siyasal sorunları çözmek için bir başlangıç noktası olarak kullanılmıştır.

B) Realist Eğilim ve İktidar Hastalıkları

Görünmez egemen güç, devredilemez bireysel özgürlüğü teminat altına almanın tek yolu olabilir: Bu Hobbes’tan Devlet ve Devrim’de “merkezi iktidarı” özgürlüğün tek güvenilir hizmetçisi olarak gören Lenin’e liberal düşünceden çıkarılan derstir. Liberal demokrat için, her zaman özgürlük vardır: O, siyasetin sonucu, amacı ve nesnesidir ve siyaset onun tek aracıdır. Ancak aynı zamanda iktidar da olmalıdır; çünkü o, siyasal aracın özü ve bu nedenle özgürlüğün korunmasının gerekli koşuludur. Bir araç olarak iktidar köklü bir insan ihtiyacı olarak iktidara yol açar. İktidar ve onunla birlikte gelen şöhret, bireyselliği saldırganlıkla ve açgözlülükle özdeşleştiren ve soyut yalnız kişiyi doyumsuz bir yağmacıya dönüştüren temek bir insan doğası tanımının parçası olarak kendinde hedefler haline gelir.

C) Minimalist Eğilim ve Tepkisizlik Hastalıkları

Dışarıdan bakılınca minimalizm mutlak özgürlük ve mutlak iktidar hastalıkları karşısında, liberal demokrasinin anarşist ve realist eğilimlerinden çok daha fazla güvende görünmektedir. Minimalist eğilim, bize anarşizme ve tiranlığa karşı bağışıklık kazandırabilir ve önemli bir kovucudur aslında; fakat demokratların ya da liberallerin karşılarına çıkan aşırı uçlara karşı verdikleri mücadeleleri güçlendirmek için çok az şey yapar. Hoşgörü; iyi niyetli ve saygın bir tutumdur, fakat kendi başına hiçbir şey yapamaz, kötülük yapmaktan kaçınır ama kötülüğün yapılmasını tanıyabilir.

D) Liberalizm ve Totalitarizmin Cazibesi

Liberalizmin üç eğilimi birbirinden bağımsız olarak var olmazlar ve onları tek tek suçlamak gerçekten adil değildir. Pratikte her biri diğerlerini, aksi halde yakalanabilecekleri hastalıklara karşı belli bir bağışıklık sağlayarak tamamlar ve kontrol eder. Siyaset boşluktan, doğadan bile daha çok nefret eder. Yurttaşların eylemde bulunmadığı yerlere yargıçlar, bürokratlar ve nihayet eşkıyalar doluşur. Bernard Henri Levy “Totalitarizm, polis değil iktidardaki alimlerdir” diye yazmıştır. Totalitarizmin cazibesi yalnızca şüpheciliğin bıraktığı siyasal boşlukta değil, radikal bireyciliğin bıraktığı ruhsal boşlukta da güçlenir. Totalitarizmin cazibesi sorunu şu hâlde boşluk duygusu sorunudur. Ve eğer boşluk duygusu modern durumsa, liberalizm de boşluk duygusunun siyasal biçimidir.

115 görüntüleme0 yorum
bottom of page