ÖZET;
Türkiye Cumhuriyeti Devleti 93.yaşını kutlarken, siyasi tarihi boyunca sıkça karşılaştığı bir durum olan “Askeri Darbe” veya sonucu itibariyle daha doğru bir tanımlama olan “Askeri Darbe Teşebbüsü” ile 15 Temmuz 2016 tarihinde karşı karşıya kaldı.
15 Temmuz akşamı başlayan darbe girişimi, 16 Temmuz sabahına gelinen süre içerisinde bastırıldı. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin iktidar partisi olan Adalet ve Kalkınma Partisi, çok daha önceleri dillendirdiği “Anayasa Değişikliği” ve “Başkanlık Sistemi” konusunda daha kesin adımlar atmaya karar verdi. 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan referandum neticesinde; iktidar partisinin önderliğinde yer alan “Evet Bloku” oyların %51,41’ini, ana muhalefet partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin başını çektiği “Hayır Bloku” ise oyların %48,59’unu aldı. Bu sonuçlarla birlikte “Anayasa Değişikliği” ve “Parlamenter Sistem” in yerine “Türk Tipi Başkanlık Sistemi” uygulamasının hayata geçirilme süreci başladı. İktidara yakın medya kuruluşlarında dillendirilen “Erken Seçim” duyumu, iktidar partisi sözcüleri, milletvekilleri, bakanları, başbakan ve cumhurbaşkanı tarafından “Gündemimizde yok” denilerek geçiştirilse de Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli tarafından yapılan erken seçim çağrısı neticesinde 24 Haziran 2018 tarihinde “27.Dönem Milletvekilliği Genel Seçimleri ve Cumhurbaşkanlığı Seçimleri” yapıldı. Cumhurbaşkanlığı seçiminin sonucunda Cumhurbaşkanı ve Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, oyların %52,55’ini alarak birinci oldu. Çalışma içerisinde detaylı olarak anlatacağımız partiler ve kurdukları ittifaklar ile aldıkları oylar şu şekildedir:
Cumhur İttifakı (Ak Parti-MHP): %53,62
Millet İttifakı (CHP-İyi Parti-SP): %34,04
- HDP: %11,62
- Diğer: %0,72
Bu çalışmada erken seçim süreci iddiaları, erken seçimin ilan edilmesi, cumhurbaşkanı aday adayları ve kesinleşen adaylar, seçime giren siyasal partiler ve kurdukları ittifaklar ve son olarak seçimin sonucu, Cumhurbaşkanı adaylarının SWOT analizi üzerinden incelenerek, süreç boyunca cumhurbaşkanı adaylarının belirli tarihlere konjonktüre göre tahmini oy potansiyelleri çalışma içerisine eklenmiş, seçimin sonucu ile karşılaştırılarak aradaki fark ortaya konmaya çalışılmıştır.
Anahtar Kelimeler: AKP, CHP, İyi Parti, SP, HDP, Cumhurbaşkanı, Milletvekili, Seçim, Seçmen, SWOT Analizi
Kısaltmalar:
CHP: Cumhuriyet Halk Partisi
AKP: Adalet ve Kalkınma Partisi
MHP: Milliyetçi Hareket Partisi
SP: Saadet Partisi
HDP: Halkların Demokratik Partisi
DP: Demokrat Parti
VP: Vatan Partisi
BBP: Büyük Birlik Partisi YSK: Yüksek Seçim Kurulu
TBMM: Türkiye Büyük Millet Meclisi
GİRİŞ;
16 Nisan 2017 tarihinde gerçekleştirilen ve %51,41 oranında evet oyu alarak anayasa değişikliğinin kabul edildiği referandumdan sonra, yeni “Türk Tipi Başkanlık” sisteminin ne zaman hayata geçeceğine dair hem siyaset sahnesinde hem de toplum nezdinde bir belirsizlik havası hakimdi. Kesin olan tek şey, Cumhurbaşkanlığı seçiminin en geç 2019 tarihinde yapılacak olmasıydı. İktidarın referandumdan elde ettiği başarıyı 2 sene sonra yetkisel olarak kullanmaya başlayacak olması kafalarda soru işaretlerine sebep oluyordu. Bir düşünsel bakış açısına göre; toplumun yeni sistemi benimsemesi ve iktidarın yeni yönetim düzeni için yapacağı hazırlıklar bakımından bu makul bir süreydi. Bir diğer görüşe göre ise 2019 göstermelik bir tarihti ve erken seçim kapıdaydı. Erken seçimin olacağını iddia eden kesim; referandumda “Hayır Bloku” içerisinde yer alan muhalefet partileri ve bu partilerin seçmenleriydi. Basında da erken seçim iddiaları süreç içerisinde günden güne artmaya başlıyordu. Türk Medyası, bilindiği üzere ve birkaç istisna dışında iki kutuplu bir düzende yayıncılık yapmaktadır. Bu iki kutup; iktidar destekçisi tavır ile muhalif tavrı temsil etmektedir. Birbirine tamamen zıt olan bu iki kutup içerisinde yer alan medya organları güçlü bir erken seçim olabileceği iddiasında hemfikir bir tavır sergilediler. Tüm bu süreç içerisinde ekonomi ile ilgili de kırmızı alarmlar çalmaya başlamıştı. Her geçen gün Dolar ve Euro karşısında Türk Lirası değer kaybediyordu. Siyasilerin deyimi ile “Mutfakta yangın var” söylemi, ekonomik açıdan gerçeklik kazanıyordu. Temel besin ürünlerimizin birçoğu ithal olduğundan, ekonomideki değer kaybı toplumun tüm kesimlerinde hissedilir duruma gelmişti. Yine bu dönemde askeri operasyonlar ardı ardına devam etmekte ve seçim iddialarının olduğu bir dönemde gerçekleştirilen her askeri operasyon gibi bu operasyonun da siyasi bir kazanç elde etmek için devam ettiği iddiaları da konuşulmaya başlanmıştı. Tabi bunda iktidarda bulunan kişilerin ve iktidarın politikalarını destekleyen kanaat önderleri, medya kuruluşları ve yazarların “Anket” söylemleri de önemli bir pay sahibiydi. Askeri operasyonların devam ettiği süreç boyunca yapılan seçim anketlerinde iktidar partisinin ve iktidarın cumhurbaşkanı adayının oylarının yükseldiği ekranlarda hemen her kanalda kendisine yer buluyordu. Başka bir boyut ise OHAL sürecinin hala devam ediyor oluşuydu. OHAL sürecinin bu kadar uzun sürmesi, güvenlik endişesi taşıyan vatandaşların bir kısmında karşılık bulsa dahi OHAL altında gerçekleşecek bir seçime kimse sıcak bakmıyordu. Erken seçim iddiaları her gün iktidar kanadından yalanlanıyor, muhalefet ise bu iddianın gerçekleşeceğini savunuyordu. Toplumda iktidar sahiplerinin erken seçim yapma isteklerini kısa sürede açıklayacağı görüşü hakimdi, oysa Türkiye yakın siyasi tarihinde erken seçimi dile getiren hep Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) olmuştu. Gayri resmi bir siyasi gelenek haline gelen bu durum yine bozulmadı, 18 Nisan 2018 tarihinde MHP lideri Devlet Bahçeli bir açıklama yaparak erken seçime gidilmesinin en doğru karar olacağı görüşünü dile getirerek iktidara çağrıda bulundu. MHP, referandum sürecinden beri iktidar ile iyi ve yakın ilişkiler kurmaya başlamıştı. Bu durum ileriki süreçte iktidarda bulunan Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ile ittifak kurma stratejisinin temel taşlarından biri olacaktı.
İktidara Atılan Gol: 15’ler
MHP tarafından yapılan erken seçim çağrısı, 18 Nisan 2018 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklama ile olumlu olarak karşılanarak, 24 Haziran 2018 Pazar günü olarak kamuoyu ile paylaşıldı. Yine aynı dönemde, MHP muhalifleri tarafından kurulan İyi Parti’nin seçimlere girip giremeyeceği çokça tartışılan bir konuydu. İyi Parti kurulduğundan itibaren seçimlere katılabilecek koşulları sağladığını, Genel Başkanları olan Meral Akşener’in de Cumhurbaşkanı adayı olacağını açıkça ilan ediyordu. Toplumsal muhalefetin bütün beklentileri de merkezde ama sağ görüşe daha yakın duran bir partinin,
Türkiye’deki sağ oylar üzerinde uzun yıllardır kemikleşmiş bir hakimiyetini yıkabileceği görüşündeydi. İktidar kanadından gelen bu hamle, Türkiye’de hiçbir siyasi yelpaze tarafından beklenmeyen bir karşı hamle ile savuşturuldu. 18 Nisan tarihindeki açıklama ile Türkiye’nin öğrendiği “Baskın Seçim”, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve İyi Parti’nin iş birliği
neticesinde savuşturuldu. Seçim süreci boyunca muhalefet partilerine seçim sloganları hediye eden Erdoğan, İyi Parti’nin seçime girmesi için geçici olarak CHP’den İyi Parti’ye üye/transfer olan 15 milletvekili için Türk siyasi tarihine “15’ler Olayı” başlığını kazandırdı. İyi Parti böylece hem seçime girme konusunda daha avantajlı hale geldi hem de Türkiye
Büyük Millet Meclisi (TBMM)’de grup kurmayı başardı. Toplumsal muhalefetin, erken seçim kararı karşısındaki şaşkınlığını ve seçimi kaybetme kabuslarını dağıtan, seçimin kampanya süreci boyunca gerçekleştirilecek etkili muhalif tavrını perçinleyecek hareketler dizisinin başlangıcı 15’ler olayı oldu. Muhalif kesimlerce “Yılın Golü” olarak tanımlanan bu hamle, iktidar cephesi tarafından “Omurgasız Siyaset” ve “Kiralık Milletvekilleri” olarak
adlandırıldı. Bu hamle; uzunca bir süredir gündemi ve atılan adımları belirleme gücüne sahip olan iktidarın, muhalefeti peşinden sürükleme etkisini kırdı. Milletvekillerinin geçici süre ile İyi Parti’ye katılması, aynı zamanda ilerleyen süreç içerisinde resmiyet kazanacak olan
ittifakın da yaratılış sürecini oluşturmaktaydı.
İki İttifak Arasındaki Parti: Saadet Partisi
Şubat ayından mayıs ayı ortalarına kadar, seçimin iki ittifak kutbuna da açık kapı bırakan parti Saadet Partisi idi. Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu hem muhalefetin liderleri ile temaslar kuruyor hem de özellikle Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmelerde bulunuyordu. Basın, her gün farklı bir haberle karşımıza çıkıyor, Saadet bir gün Cumhur İttifakı adını alacak blokun içinde bir gün Millet İttifakı adını alacak blokun içinde gösteriliyordu. Gündeme göre şekillenen fikirler de haliyle değişiklik gösteriyordu. Özellikle de çoğumuzun kullandığı sosyal medya mecralarında, iki kutbun taraftarları bir gün Karamollaoğlu’nu övüyor bir gün yerden yere vuruyordu. Belki de en olması gereken bilinçli tavır, Saadet Partisi’nin tavrıydı. İki farklı siyaset stratejisini de muhataplarıyla birlikte görüşüyor, irdeliyor, partisinin ve seçmenlerinin hangi yol haritasını daha rahat benimseyebileceğini ölçüyordu. Üstelik açıklamaları merkez sağ partilerde pek de sık rastlayamayacağımız cinsten rasyonalist söylemler içeriyordu. Kısacası; iktidarda olmayan ama bu seçim döneminde aklımızdaki tabuları yıkan diğer partiler gibi Saadet Partisi de bizleri şaşırtıyordu. O günlerde bilmediğimiz ve hatta çoğu vatandaşın ihtimal bile vermediği ama göze/kulağa hoş gelen bir kampanya döneminde hepimizi şaşırtacaklardı.
Milliyetçilerde İstenmeyen Kardeş: Büyük Birlik Partisi
Yıllardır bir arada yol alan, ufak tefek ayrık fikirlerinin yanı sıra temel olan birbirine yakın hedeflere yürüyen iki parti MHP ve BBP bu seçim kavgalı kardeşleri olarak ittifakta buluştular. MHP, ittifak içerisinde milliyetçi/ülkücü tabanı sadece kendisinin temsil etmesi gerektiğini ve BBP’nin ittifak dışında kalarak dışarıdan destek verebileceği fikrini öne sürmekten çekinmedi. BBP ise bu fikre katılmasa da ittifakı parçalayacak veya gündeme yeni bir tartışma konusu ekleyecek bir söylemde bulunmadı. Ancak aradaki soğukluk ve karşılıklı açıklamalar milliyetçi cephenin içerisinden dışarıya taşıyordu. AKP ise bu iki milliyetçi tabana sahip partiye, MHP’ye bir tık daha yakın tavır sergilemekle beraber eşit davranmaya çalıştı. Seçim dönemi, özellikle İç Anadolu’da milliyetçi hiçbir oyun Millet İttifakı’na gitmesini istemiyordu.
2.Ekmeleddin İhsanoğlu Vakası’ndan Kurtuluş
Cumhurbaşkanlığı seçimi için de çalışmalar bir hayli yoğun şekilde devam ediyordu. 2014 yılında CHP ve MHP tarafından kurulan “Çatı Aday” formülü ile aday gösterilen Ekmeleddin İhsanoğlu, iki partinin tabanında da çok sıcak karşılanmadı. Aslında oldukça azınlık bir kesimi istisna tutarsak toplum tarafından da benimsenmeyen bir adaydı. Bunun esas nedeni; Türkiye’de azınlık bir kesim haricinde tanınan, siyasi/politik dünya görüşünün dışında politika üretme tarzı bilinen, kameralar tarafından göz önünde bulunmuş veya bulunan bir aday olmamasıydı. Dönemin CHP milletvekili, bu seçimin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce, o dönemde CHP-MHP ortaklığının oluşturduğu çatı aday formülünün yanlış olduğunu, adayın da başarıyı getirecek bir aday olmadığını vurgulamıştı. Nitekim seçim sonuçları açıklandığında Muharrem İnce’nin ne kadar haklı olduğunu da görmüş olduk. 24 Haziran seçimlerine doğru ilerleyen süreçte, yine başta Muharrem İnce olmak üzere muhalif kesimin tercihi çoklu aday sistemiyle seçime girmek yönündeydi. Bu strateji kısaca; her partinin kendi adayını çıkararak seçime girmesi, seçimin ilk turunda hiçbir adayın %50+1 oy oranına erişemeyerek seçimlerin ikinci tura kalması ve muhalefet bloğunun kendi içerisinde en yüksek oyu alarak ikinci tura kalan adayı desteklemesi adımlarını içeriyordu. Yine bu dönemde, henüz resmi olmayan “Millet İttifakı” kurulma sürecindeydi. Resmi olmayan ibaresinden kasıt, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından, 5 Mayıs 2018 tarihinde ilan edilen ittifaktan öncesini içermektedir. Millet İttifakı içerisinde yer alan CHP-İyi Parti-SP ve DP liderleri, cumhurbaşkanı adayları, genel seçimlerde gösterilecek tutum, üzerinde anlaşılan ilkeler ve izlenecek yol haritası için sık sık görüşmelerde bulunuyordu. Bu süreçte ortaya atılan iddia ise önceki cumhurbaşkanlarından Abdullah Gül’ün muhalefetin çatı aday projesi olacağı yönündeydi. Gül, bu iddiaları ne tam anlamıyla kabul ediyor ne de tam anlamıyla yalanlıyordu. Ancak Gül ismi üzerinde tarafların birbirleriyle fikir alışverişinde bulundukları aşikardı. Bütün “oklar” CHP’ye çevrilmişti. Çünkü daha birkaç sene önce bu formül, bütün uyarılara rağmen denenmiş, tabanın rahatsızlığı seçime katılım oranı da dahil olmak üzere sonuçlara yansımıştı. Kilidi açan İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener oldu. Meral Akşener, partisini kurduğu zamandan beri cumhurbaşkanı adayı olacağını defalarca yinelemişti, başka bir aday lehine çekilmek hem inandırıcılığını hem de iddiasını kaybettirecekti. Bu nedenle ittifak içerisindeki diğer üç partiye karşı bu konuda kesin bir tavır sergileyerek Gül’ün çatı adaylık projesini kabul etmeyeceğini belirtti. Ancak hala kamuoyu bu adaylığın bir şekilde (Saadet Partisi veya Demokrat Partinin adayı olarak ya da CHP-SP adayı olarak) gerçekleşebileceği iddiasını konuşuyordu. Siyasi tarihimize yakışmayacak bir davranış ile TSK mensupları Abdullah Gül’ün evine askeri helikopter vasıtasıyla ziyarete geldiler. Bu ziyaret “Seçime girme” mesajı verilerek cumhurbaşkanı adayları “dizayn” ediliyor anlamı çıkardı. 28 Nisan 2018 tarihinde tüm iddiaları sonlandıracak bir basın açıklama seyretti Türkiye. Abdullah Gül kameralar karşısına çıkarak verdiği mesajda tüm muhalefet partilerinin ortak adayı olarak siyaset sahnesine yeniden adım atabileceğini ama bir veya birkaç partinin adayı olmayı kabul etmediğini belirtti. İyi Parti/Meral Akşener’in tutumu da göz önüne alındığında aday olmayacağı kesinleşmiş oldu.
Saflar Netleşti: Cumhur – Millet
“Cumhur İttifakı” adını alan siyasal partiler ittifakı; 20 Şubat 2018 tarihinde kuruldu. Kurucu üye partileri AKP ve MHP oldu. Seçimlere birlikte katılmak ve cumhurbaşkanı adayı olarak Recep Tayyip Erdoğan’ı desteklemek konusunda anlaşma sağladılar. Cumhur İttifakı’na BBP sonradan eklenirken, Anavatan Partisi (AP) ve cumhurbaşkanlığı seçimi özelinde de Hür Dava Partisi (HÜDA-PAR) dışarıdan destek veren partiler oldu. “Millet İttifakı” ise CHP-İyi Parti-SP-DP tarafından 05 Mayıs 2018 tarihinde resmi olarak kuruldu. Bu ittifakın temel prensipleri; en kısa sürede parlamenter sisteme dönüş, güçler ayrılığı ilkesinin yeniden hayata geçirilmesi, adil-bağımsız-tarafsız yargı erkinin oluşturulması olarak belirlendi. Bir diğer husus ise ittifak sayesinde yıllardır dile getirilen ama herhangi bir değişiklik yapılmayan %10’luk barajın aşılmasıdır. Bu hamle, bir nevi sisteme karşı uzunca bir süreden sonra söylemi eyleme geçiren önemli bir harekettir. İttifak içerisinde mutabakata varılan ancak seçim tarihi yaklaşana kadar çok fazla dillendirilmeyen konu ise cumhurbaşkanı adaylarından herhangi birinin ikinci tura kalması halinde desteğin verilip verilmeyeceğiydi. Tarih yaklaştıkça, söylemler de daha net bir hale büründü ve partiler Millet İttifakı içerisindeki adaylardan ikinci tura kalan adayın destekleneceğini birçok medya organında dile getirdiler. 21 Mayıs 2018 tarihinde ilan edilen “Milletvekili Aday Listeleri” tüm partiler açısından sıkıntılar doğurdu. AKP-MHP-CHP 26.Dönem Milletvekillerinden bazılarını tekrar aday olarak göstermemenin tabandaki tepkisini, İyi Parti ise kendi iç dinamiklerinde, eski MHP adaylarının aday oldukları iller bazında yapılan tercihlerin sancısını yaşadı. Özellikle CHP içerisinden SP adaylarına ayrılan kontenjanlar, SP tabanında kısa soluklu ve Cumhur İttifakı tarafından kışkırtılan bir soğukluk yaşattı. Temel Karamollaoğlu’nun söylemlerindeki samimiyet ve yakaladığı popülerlik ile kısa sürede gündemi meşgul dahi etmeden bu durum aşıldı.
Cumhurbaşkanı Adayları SWOT Analizi:
Adayların SWOT analizi, “Cumhurbaşkanlığı Seçimi Oy Pusulası” sırasına göre yapılmıştır.
Muharrem İnce
CHP Cumhurbaşkanlığı Seçimi için uzun süredir çalışma içerisinde olduğunu, kamuoyu yoklamaları yaptırdığını, tabanın sesine kulak vereceğini, başarı hikayesi olan, uzlaşmacı ve “Recep Tayyip Erdoğan’ı en çok çıldırtacak adayı” yine en çok çıldırtacak zamanda açıklayacaklarını beyan etmişti. Abdullah Gül isminin rafa kalkmasıyla beraber, sağ seçmene göz kırpabilecek İlhan Kesici, belediye yönetimi ve şehrin gelişimi açısından herkesin beğenisini kazanan Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen ve CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce ön plana çıkmaya başladı. 04 Mayıs 2018 tarihinde, 1.Meclis’in açılış programı uygulanarak adaylığı ilan edilen kişi Muharrem İnce oldu. Muharrem İnce aday olduğu açıklandıktan sonra kürsüye gelerek CHP rozetini çıkardı ve Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’na emanet etti. Kemal Kılıçdaroğlu’da kendisine kampanya sürecinde slogan olarak kullanılacak olan “81 milyonun cumhurbaşkanı” söylemiyle Türk Bayrağı rozeti taktı. Güçlü Yönleri; partinin tabanından gelen, Gençlik Kolları, İlçe Yönetimi, İl Yönetimi, Milletvekilliği, Parti Meclisi (PM) üyeliği, Merkez Yönetim Kurulu (MYK) üyeliği, Grup Başkanvekilliği yapmış bir aday olması en önemli gücüydü. Hitabet yeteneği iyi, siyasi arenada deneyimli, toplumun rengarenk yelpazesinde farklı kesimler tarafından sempati duyulan, küskün muhalif seçmene umut verebilen, heyecan katabilen bir isim oldu. Kampanya süreci boyunca 45 günde, 67 ilde, gece mitingleri de dahil toplam 107 miting gerçekleştirdi. Bütün mitinglerinde hemen hemen aynı söylemleri kullanması, özellikle İç Anadolu başta olmak üzere haber alma çeşitliliğine sahip olmayan ve internet/sosyal medya kullanımı az olan insanların vaatlerine daha rahat erişebilmesini sağladı. CHP’nin uzun yıllar gidemediği illerde, aradaki “mesafeli” sürece rağmen yeterli kalabalıklar toplayabilerek güçlü mitingler yaptı. Özellikle gençler tarafından beğenilen, yüzü gülen, kültürel donanım açısından kendisini geliştirmiş; enstrüman çalabilen, şiir yazabilen, zeybek oynayabilen hatta makam araçlarını protesto etmek için miting sahnesinde bisiklete binebilen bir aday profili çizdi. Zayıf Yönleri; bir önceki CHP kurultayında Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ile yarışıp seçimi kaybetmiş olması, tarzının Erdoğan’ın tarzına benzetilmesi, askeri yetkililere tepki göstermesi olarak gösterilebilir. Fırsatları; Erdoğan’ın kendisinin bir görüntüsünü miting alanında yayınlaması sonucu, bu hamleyi tersine çevirerek her mitinginde Erdoğan’ın videolarını yayınlaması ve hatta eski Türk filmlerinden kesitlerle Erdoğan’ın sert imajını mizah ile sarsabileceğini fark etmesi diyebiliriz. Tehditleri; kampanya sürecinin çok kısa olması ve 16 yıl boyunca milletvekilliğini yaptığı CHP gömleğinin üstüne sıkı sıkıya yapışması oldu. Üstelik cumhurbaşkanı adaylarının milletvekili adayı olamama kuralı nedeniyle milletvekilliğini kaybetme riski de gerçekleşti.
Meral Akşener
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, MHP’den ayrılarak İyi Parti’yi kurduğu gün, yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olacağını ilan etmişti. Güçlü Yönleri; uzun zamandır beklenen ve en üst kademede görev alan kadın siyasetçi profiline uyuyordu. Üstelik CHP’nin adayı belli olmadan önce, muhalefetin arkasındaki rüzgâr, cumhurbaşkanı adaylarından Meral Akşener’in yıldızını parlatıyordu. AKP ve Erdoğan’dan seçmen koparabilecek, milliyetçi oyları kendisinde toplayabilecek merkez sağ-milliyetçi bir siyasi çerçeveye sahipti. Siyasette tecrübeli oluşu da bir başka olumlu noktaydı. Zayıf Yönleri; İç İşleri Bakanı olduğu dönemde yaşanan faili meçhul olaylarının sorumlularından görülmesi ve kendisine güçlü bir yön olarak katkı sağlayan kadın siyasetçi profilinin aynı zamanda Anadolu coğrafyası içerisinde kadın siyasetçiye bakış açısı içerisinde olumsuz bir tavra da neden olabiliyor olmasıydı. Aynı zamanda milliyetçi gelenekten gelmesi nedeniyle Kürt seçmen tarafından oy verme konusunda ilk tercih edilen isim olmaması da önemlidir. Fırsatları; tek kadın aday olmanın getirdiği pozitif ayrımcılıkla seküler kadın seçmenden de daha dini bir yaşam tarzını benimsemiş kadın seçmenden de oy alabilecek olmasıydı. Bir diğer fırsatı ise partisinin gücünü, partisinin adayı olarak tam anlamıyla kullanabilmesiydi. Tehditleri; Milletvekili olma şansını yitirme, iktidar tarafından uygulanan medya ambargosu nedeniyle daha sınırlı bir kitleye hitap edebilmesi ve arkasındaki popülist rüzgârı Muharrem İnce’ye kaptırma riski görülebilir.
Recep Tayyip Erdoğan
Güçlü Yönleri; Recep Tayyip Erdoğan 11 yıl boyunca Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde Başbakanlık görevi yapmış, partisinin başında girdiği her seçimde, rakiplerine göre en yüksek oyu almış, halk tarafından ilk kez seçilen Cumhurbaşkanlığı makamına 2014 yılındaki seçimi kazanarak sahip olmuştur. Zayıf Yönleri; aslında güçlü yönlerinin bir diğer yüzüdür. Sürekli iktidarda kalmanın verdiği “metal yorgunluğu”, ülke içerisindeki yapılan yanlış uygulamalardan sorumlu tutulması, çabuk sinirlenebilen ruh hali ve kutuplaştırıcı söylemleri olmuştur. Aynı zamanda güçlü bir hatip olarak görülen Erdoğan’ın uğradığı prompter azizliği de bu imajına olumsuz etki etmiştir. Fırsatları; açısından incelediğimizde, seçim süreci boyunca elde ettiği net bir fırsatı görememekteyiz. Belki Muharrem İnce’nin askeri kesimle girdiği apolet tartışması tek seçim fırsatı olarak görülebilir. Tehditleri; bakımdan 2013 Gezi Parkı’ndan beri sürekli gelişen, genişleyen ve büyüyen toplumsal muhalefet gösterilebilir. Seçim süreci boyunca kullandığı söylemlerin kendisine karşı kullanılması, özellikle “Tamam” ve “Sıkıldık” kelimeleri ile “Millet Kıraathaneleri kuracağız, bedava çay içip ve kek yiyeceksiniz” vaadi muhalefetin dalga konusu oldu.
Selahattin Demirtaş
2016 yılının Kasım ayından beri Edirne Cezaevi’nde tutuklu bulunan Selahattin Demirtaş, HDP tarafından 24 Haziran seçimlerinde cumhurbaşkanı adayı gösterildi. Seçimle tutuklu giren Demirtaş’ın Güçlü Yönleri; olarak seçim bazında gösterebileceğimiz herhangi bir argüman bulunmamaktadır. Zayıf Yönleri; ve Tehditleri; tutuklu bulunduğu için etkili bir kampanya süreci geçirememiş olması olarak değerlendirilebilir. Fırsatları; ise yine tutuklu bulunmasının toplumda yarattığı tepki ve diğer adayların adil bir yarış süreci geçirme konusunda, cumhurbaşkanı olma yeterliliğine sahip olan Demirtaş’ı sık sık dile getirmeleri önemlidir.
Temel Karamollaoğlu
Saadet Partisi’nin lideri olan Temel Karamollaoğlu seçim döneminde yıldızı parlayan isimlerden oldu. Güçlü Yönleri; kampanya boyunca her geçen gün artan popülaritesi, sosyal medyada kendisi için oluşturulan videolar ve görseller gençlere ulaşma konusunda oldukça başarılı oldu. Zayıf Yönleri; olarak en büyük dezavantaj Sivas/Madımak Otel olayı sorumluları arasında gösterilmesi oldu. Tehditleri; belirli gruplar tarafından, özellikle sosyal medyada karşılaşılan, partinin eski liderlerinin CHP ile koalisyon kurulan dönemlerdeki demeçleri, muhalefet bloğu içerisinde sorun yaratabilirdi. Fırsatları; gençler tarafından ilgi gösterilen bir aday olması ve merkez sağ seçmenin solunda kalan seçmenlerde de sempati uyandırabilmesi oldu.
Doğu Perinçek
Doğu Perinçek; vatandaşlar tarafından kendisine verilen 100.000 imza ile aday olan liderlerden biri oldu. Ancak aldığı oy oranı, topladığı imzayı bile bulmadı. Güçlü herhangi bir yönü bulunmamakla birlikte, kendisine her görüşten imza veren seçmenler en iyi Fırsatıydı diyebiliriz. Ancak kendisine imza veren iktidar muhalifi kesimin imzalarını hiçe sayarak, diğer muhalefet adayları ile uğraşması, en büyük Zayıf yönü oldu.
Cumhurbaşkanlığı Seçimi
Abdullah Gül, Millet İttifakı içerisinde ortak aday olsaydı:
Abdullah Gül: %33
Recep Tayyip Erdoğan: %57
Selahattin Demirtaş: %9
Doğu Perinçek: %1
CHP adayı Yılmaz Büyükerşen olsaydı:
Yılmaz Büyükerşen: %24
Meral Akşener: %12
Recep Tayyip Erdoğan: %53
Selahattin Demirtaş: %9
Temel Karamollaoğlu: %1
Doğu Perinçek: %1
Meral Akşener Millet İttifakı ortak adayı olsaydı:
Meral Akşener: %39
Recep Tayyip Erdoğan: %52
Selahattin Demirtaş: %8
Doğu Perinçek: %1
Muharrem İnce Millet İttifakı ortak adayı olsaydı:
Muharrem İnce: %41
Recep Tayyip Erdoğan: %52
Selahattin Demirtaş: %6
Doğu Perinçek: %1
Millet İttifakı seçimlere her partinin kendi adayı ile girdiğinde:
Muharrem İnce: %33
Meral Akşener: %14
Recep Tayyip Erdoğan: %42
Selahattin Demirtaş: %9
Temel Karamollaoğlu: %2
Doğu Perinçek: %1
Bu sonuçlara göre seçim 2.tura kalır. 2.turda yarışacak adaylar Muharrem İnce ve Recep Tayyip Erdoğan olur.
Muharrem İnce: %51
Recep Tayyip Erdoğan: %49
24 Haziran 2018 tarihinde gerçekleşen seçim ise aşağıdaki gibi sonuçlanmıştır:
Muharrem İnce: %30,64
Meral Akşener: %7.29
Recep Tayyip Erdoğan: %52,59
Selahattin Demirtaş: %8,40
Temel Karamollaoğlu: %0,89
Doğu Perinçek: %0,20